26 Ocak 2012 Perşembe

Kedicik-Fare Oyunu:)

"Bak oğluşum sana fare!" dedim bi sevindi sormayın:)
Hemen farenin arkasından hızlı hızlı emeklemeye başladı.



 "Hadi yakala yakala!" dedikçe çığlıklar gülmeler:)


 Arada takılıp düşmeler:)
Amaaa vazgeçmek yok, kalkıp tekrar emeklemeler...


Ha gayret, şimdi yakalayacaksın!


Aferin sanaaa! İşte bu kadaaar:)
Fareyi sevdik:)

24 Ocak 2012 Salı

Kar Yağıyor Çöllere

...
Kar yağıyor çöllere, çınladı dudaklarım
Gözlerin gökyüzüdür, köle âzâd edilsin
Bir kez, bir kerecik, bir defacık, bir kez ölmene diyet, ölümü yasaklarım
Bana hain deme can, sen ihanet değilsin
Kardanadam öpermiş çöllerin dudağını...*
  ...

Üniversite yıllarımda bir gece yarısı radyoda dinlemiştim bu şiiri şairinden ve son iki kıtasını ezberleyivermiştim o an.  Bu aralar her kar yağdığında hep bu son dörtlük(beşlik?) geliyor aklıma ve tabii öğrencilik günlerim. Ve işte yine kar yağıyor. Ne kadar da değişiyor insan büyüyünce anne olunca, yaşarken anlaşılıyor. O zaman neler hissederdim bu şiirlerle şimdi neler hissediyorum. O zamanlar daha bi deli dolu daha bi çılgın, daha çabuk alevleniveren, daha bi isyankâr biriyken, şimdi... 
Heeeeyy gidi gençlik:)

Ayrıca merak edenler için ezberlediğim sondan ikinci dörtlük de ilginçtir ki annelikle ilgiliydi şöyleydi:
 
Annesi olduğun gün yetim kaldı dalgalar
Hürriyeti kalbine mahkum olmak sanırdım
Her belanın kalbi aşk, kalbimde bir bela var
Gözlerimin rengini kaldırımlara kırdım
Annesi olduğun gün yetim kaldı dalgalar...

Acaba bana bir şey mi demek istemiş şair taa o zamanlarda?:)

* Serdar Tuncer

23 Ocak 2012 Pazartesi

Ant'ın Kitapları-1:)

İlk kitabımız kumaş ve müzikli. Bu kitabı bebişim daha doğmadan almıştım.


Üstünde köpekli çıngırağının olması güzel. Şimdi 10 aylık ilgisini çekmiyor çıngırak ama daha küçükken seviyordu bebişim:)

5 yapraklı bir kitap. Belirli bir hikayesi yok sadece resimler ve değişik kumaşlardan yapılmış kapakçıklar var. 
Kapakçıkları açınca altlarından resimler çıkıyor:)


 Dokunma duyusu için güzel. Doğduğundan beri dokunduruyorum işe yarıyor mu bilemiyorum tabi, kitaplarda böyle yapılması gerektiğini okumuştum dokunma duyusunun gelişmesi için. 
Ant'ın doğumundan beri okuyoruz yani resimlerini göstererek isimlerini söylüyorum resimlerin. Hikaye anlatamıyorum ben:)
Yalnız bebek kitaplarının doğdukları zaman siyah-beyaz olması gerekiyormuş heralde o zaman sadece siyah-beyaz görebiliyorlar diye ve de bu kitabın resimleri fazla bu da diğer dezavantajı. Yani bir sayfada tek resmin olması bebekler için daha iyiymiş.
Olsun kitabı şu anda beğenerek okuyoruz biz ve müziğini çalıp oynuyoruz bebişimle beraber:) Daha ne olsun:)

20 Ocak 2012 Cuma

Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum



         En son bitirdiğim kitap; Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum - 0-7 Yaş Çocuk Eğitimi, Barbara J. Patterson ve Pamela Bradley, Kaknüs Yay., İstanbul, 2011, 159 sayfa.
Kitap güzeldi, dili akıcı. Fakat illa da alınıp okunmalı diyebileceğim bir kitap değil Elizabeth Pantley'nin "Çocuğunuzla İşbirliği Yapın" kitabı gibi... Ayrıca Waldorf Yöntemi, Montessori Eğitimi'ne çok benziyor.
           Kitapta, düzenli olmaktan çok bahsedilmiş; 5 duyu yerine 12 duyu olduğu, oyuncak bebek yapımı ayrıntılarıyla anlatılmış.
            
             Anne-babaların seminerlerde sordukları sorularına cevap verilmiş. Bir Dolap Kitap'ta çok tartışılan masallar konusunda, masalların hiç değiştirilmeden anlatılması gerektiğini savunuyor diye de belirtmek istedim. 

              Kitapta Kafama Yatanlar:
  1. Çocuklar düzeni severlermiş o yüzden evde düzen şart. Çocuğun hangi gün ne yapılacağını bilmesi ona rahatlık verirmiş. Ama günlerin isimlerini aklında tutamazmış. O yüzden günlere "çamaşır günü, oyun günü, anneanneye gitme günü, kek yapma günü" gibi isimler verip buna uygun davranırsak çocukların kafası karışmaz ve kendilerini güvende hissederlermiş. Gün içindeki rutin işler de hakeza öyle; uyku öncesi aynı saatte banyo yaptırmak çocuğun uykusunun gelmesini sağlarmış mesela. Ayrıca yıl içinde değişen mevsimleri mevsimsel aktivitelerle (sonbaharda konserve yapmak, elma mevsiminde elma toplamak gibi) vurgulamak evdeki düzene mevsimsel bir düzen katarmış. Bayramlar vs. özel günleri kutlamak da çocuklara özel olayların düzenli olarak tekrarlandığı konusunda güven verirmiş. Her mevsim doğadan toplanan farklı materyallerle yapılan doğa masası çocuklara mevsim değişikliklerini öğretirmiş.
  2. Çocuklar gördüklerini ve duyduklarını taklit ederlermiş. Çocukların yanında düzgün konuşmalıymışız ki o da düzgün konuşmayı öğrensin; düzgün davranmalıymışız ki o da öyle davransın.
  3. Çocuğun "Hayır!" deyip inatlaşma döneminde (3-5 yaş) onunla inatlaşmamalı, yapılacak işi tekerlemelerle ve esprilerle onunla beraber yapmalıymışız.
  4. Çocuğun soru sorma döneminde (3-5 yaş) ona doğru ve onun anlayabileceği cevaplar vermeliymişiz. Mesela "Dışarısı neden karanlık?" diye sorduğunda dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylemek yerine "Güneş şimdi uyuyor, uyandığında aydınlık olacak." denilebilirmiş.
  5. İşlerinizi çocuklarımızla beraber yapmalı, o işi yapması zorsa mekanımızı bizimle paylaşmasını sağlamalıymışız. Çocuğumuz yanımızda oynamayı daha çok severmiş çünkü.
  6. Oyun, sağlıklı bir çocuğun yaşam kaynağıdır. Basit bir bez bebek ve aslına uygun oyuncak hayvanlar bu iş için seçilebilirmiş.
  7. Çok fazla oyuncak çocuğu sıkabilir, onu doyumsuz yapabilirmiş. Bu yüzden oyuncakların hepsini vermek yerine birkaç tanesini vermek onlardan sıkılınca eskileri kaldırıp yenilerini vermek daha iyiymiş.
  8. Çocuğumuzun oynaması için mutfakta güvenli bir dolabı güvenli mutfak eşyalarıyla doldurabilirmişiz.
  9. Yürüme dönemindeki çocuk için doldurma ve boşaltma oyunları iyiymiş ve büyüme süreci ve metabolizmasının gelişmesiyle ilgiliymiş.
  10. Oyuncakları ayırmak ve gruplandırmak için kullanılan sepetler ve raflar odayı bir sonraki oyun için hazır hale getirirler, estetik görünürler ve çocuğun odayı toplu görmesini sağlarlarmış.
  11. Çocuğumuzun oyuncaklarını beraber toplamalıymışız ki çocuk bunun zor olmadığını anlasınmış.
  12. 4 temel element olan toprak, su, hava ve ateş (Cem Yılmaz'a göre tahta:) elementleriyle anne-baba gözetiminde oynamak çocukları doğal yaşama bağlarmış.
  13. Çocuklar televizyondan hayali oyunlar ortaya koyamaz sadece taklit edebilirlermiş. Onun yerine doğal eşyalarla hayalî oyunlar kurmalarını sağlayabilirmişiz.
  14. Oyuncak bebekler az detaylı olmalı mümkünse yüzü çizilmemeliymiş (yani yüz hatları gözler, burun vs olmayacak), çocuklar hayalindeki hisse göre bebeğin yüzünü hayalinde canlandırmalıymış.
  15. Çocuklara uyku arkadaşı gerekliymiş. (Blogçu Anne'nin çocuğunun güven oyuncağı Mumu'su gibi:)
  16. Çocukla beraber oynanmalı fakat çocuğun oyununa müdahale edilmemeliymiş. Müdahale edilirse kendine güvenini kazanamazmış.
  17. Denge duyusunu geliştirmek için denge tahtasında veya parmak uçlarında yürümek gibi oyunlar oynanmalıymış.
  18. "Paltonu asabilir misin?" sorusu  yerine sihirli kelime olan "Yapabilirsin"le her şeyi yaptırabilirmişiz çocuklara "Şimdi paltonu asabilirsin!" gibi. Çünkü "Yapabilir misin?" deyince "Hayır!" deme ihtimali ortaya çıkıyormuş.
  19. Arkadaşlarını ısıran bir çocuğa havuç vs. verip yanımıza oturtup "Havucu ısırıyoruz, arkadaşlarımızı değil!" diyebilirmişiz.  Aynı şekilde tükürüyorsa banyoya götürüp ancak banyoda tükürülebileceğini, banyoda istediği kadar tükürmesini söyleyebilirmişiz. Ayrıca şiddete meyilli çocuklara yaptırılabilecek en iyi şey bahçe işleriyle uğraştırmakmış. Bu ve benzeri hareketlerine karşı geliştirilen yöntemlere "İyileştirici eylemler" deniyor kitapta.
           Ne dersiniz? Montessori Eğitimi'ne benziyor değil mi?

18 Ocak 2012 Çarşamba

Ant'ın 10. Ayı:)

İşte 10. Aydan Gelişmeler: 
1.Ellerinin ve dizlerinin üzerinde emekleme pozisyonunda durmaya çalışıyor.
2.Artık eşyaları koyduğum yerden alabiliyor. Önceden kaybolduklarını zannediyordu. Mesela Bepahthen’i çantaya koyuyorum gidip çantadan çıkarıyor.
3.El sallamayı öğrendi. "El salla" deyince sallıyor ama sağa sola değil de yukarı aşağı:)
4.Sabahları uyanınca kendi kendine oyun oynayabiliyor 10 dk kadar. Ben de biraz daha gözümü kapalı tutabiliyorum çok şükür:)
5.Artık özgür olmak istiyor. Beni beklemeden odadan antreye çıktı. Ama arkasından gitmediğimi görünce geri döndü:)
6.Ertesi gün salona kadar gitti:)
7.Sehpaların altlarına bayılıyor. Oradan alınca bas bas bağırıyor.
8.Elinden yemeği (pestili) alınınca ciyak ciyak bağırıyor(Bu, bas bas bağırmaktan daha üst seviyede:)
9.İki üst ön dişleri çıkmaya başladı (İki ön üst dişlerinin yanlarındaki iki diş 2 ay önce çıkmıştı:) Allah’a şükür bu sefer hastalanmadan çıkardı.
10.Dışarı giderken giydirdiğim tulumunu tanıyor, “Dışarı gidiyoruz hadi gel.” deyip yere koyduğumda hemen geliyor. Dışarı çıkacağımızı anlıyor kerata:)
11.Pencereden dışarıyı seyretmeyi çok seviyor.
12. Elektrik süpürgesine bayılıyor:)
 
13. Artık kanepeye tutunup ayağa kalkabiliyor.
14.Her yere korkusuzca gitmeye başladı alıştırmalardan sonra, baktı bir şey gelmiyor başına ben olmadığımda da:) (Benim yanında olduğumu bilmiyor tabii:)
15. “Ver” dediğimde eğer vermek isterse elindekini bana veriyor.
16. Artık emekleyebiliyor.
17.Top oynamayı çok seviyor.
18. Numaradan gülüp ağlıyor:)
19. En çok dediği şey: Beb-beeeey.
20. Kendi kendine oynarken bağırıyor ve kendi kendine sesler çıkarıyor.
21. Bir yere tutunup yürüyebiliyor. (Sıralıyor yani)
22. Müzik çalınca oynuyor.
23.Aslanları tanıyor.
24.Kitap okumayı çok seviyor kuzucum:)

16 Ocak 2012 Pazartesi

Aslan Sevgisi

Yavrucuğuma 9 aylıkken bu kitabı almıştım. Her gün okuyorduk beraber. Ben de okurken hep "kaaaaav" diye aslan taklidi yapmaya çalışıyordum. Elimi de aslan ağzı gibi açıp kapatıyordum "kaaaav" derken.

Bir gün annemlerdeyiz, yerde oynuyor bizim kuzu baktım "kaaaav, kaaaav" deyip duruyor el de yukarıdan aşağıya doğru kalkıp iniyor. Annemle bir baktık ki bebişimin önünde yeğenlerimin oyuncak kübü:)

Gerçekten çok şaşırdık bir o kadar da sevindik hatta daha fazla:) Bebişim artık tanıyor ve bağlantı kurabiliyor:)
Artık her aslan gördüğünde "kaaaav" demeye başlıyor yavrucuğum. Biz de onunla beraber evde "kaaaaav"layan tipler olduk:)

15 Ocak 2012 Pazar

Çocuk Eğitimi El Kitabı

          Hamile kaldıktan sonra okuduğum ilk kitap eğitim kitabı Haluk Yavuzer'in yazmış olduğu Çocuk Eğitimi El Kitabı'ydı. Daha önce de çocuk gelişimi kitapları okumuştum ama ders geçmek amacıyla olduğundan bu kadar ilgilenmiyordum tabii. Kitabı çok beğendim. Kısa fakat öz yazılmış. 2yaş ile gençlik yaşlarına kadar olan geniş bir yaş dilimi ele alınmış.Yani her konu anlatılmamış sadece genel olarak bazı konulara değinilmiş. Anne babaları gruplandırmış(baskıcı, Yazarın kendisinin de ifade ettiği gibi, daha çok anne babaların sıklıkla yapıyor oldukları pedagojik hatalardan yola çıkılarak, uygulamadaki yanlışlar doğrularla beraber resimler eşliğinde verilmiş. Bu da kitabın zevkle okunmasını sağlamış. Mesela aşağıdaki resimlerde anne, TV seyretmeden önce pijamalarını giymeleri gerektiği konusunda anlaştıklarını çocuklara uzuuun uzun ve kızarak anlatıyor. Burada, Haluk Yavuzer annenin kısa cümle kurması gerektiğini yeri geldiğinde bir kelimenin çocuklarda uzun konuşmalardan çok daha fazla etkili olacağını söylüyor. Nitekim buradaki çocuk anneye kulağını tıkamış görüldüğü gibi.Allah bilir duymamak için bağırıyorlardır da:)
                Elizabeth Pantley "Çocuğunuzla İşbirliği Yapın" kitabında bu olaya "ebeveyn sağırlığı" diyerek açıklık getiriyor yani çocuk artık ebeveynini duymaz, duysa da umursamaz anlamına geldiğini söylüyor. Zaten iki kitap birbirine oldukça benziyor. Elizabeth Pantley'in kitabı biraz daha kapsamlı. Onu da daha sonra yazmayı düşünüyorum.*

                    Buradaki resimde ise anne tek kelimeyle olayı hallediyor:)
                 Her bölüm başında, bir düşünürün çocuk eğitimiyle ilgili bir sözüne yer verilmiş. Konulara uygun vaka örnekleri dikkat çekici. Ayrıca bölüm sonlarında "Öneriler" başlığı altında bölümün bir özeti yer alıyor.
                    
                     Benim bu kitaptan öğrendiklerim:
  1. Sabırlı olun.
  2. Çocuğunuza ve kişiliğine saygı duyun. O da bir birey unutmayın.
  3. Çocuğunuzu aktif olarak dinleyin.
  4. Çocuğunuza duygularını ifade etmeyi öğretin.
  5. "Sen" mesajı yerine "ben" mesajı verin. Yani eleştiri ifadeleri kullanmak yerine kendi duygularınızdan bahsedin. 
  6. Olumlu düşünün, kendinizi sevin, mutlu olun ve mutlu olmayı öğretin.
  7. Çocuğunuzu sevdiğinizi belli edin, onu okşayın, öpün, ona onu çok sevdiğinizi söyleyin.
  8. Ceza yerine başka alternatifler bulun.(Mola yöntemi olabilir. Sinirlendiği zaman siniri yatışana kadar odasına göndermek gibi.
  9. Görmek istediğiniz davranışları sergileyin.
  10. Çocuğu takdir edin.
  11. Yaşına göre sorumluluklar verin. Kendine güvensin diye.
  12. Çocukların sorularına kısa fakat gerçek-doğru cevaplar verin.
  13. Çocukları yemek yemek için zorlamayın; asla bağırmayın ve dövmeyin yemek yemiyor diye ters teper.
  14. Uyku düzenine alıştırın, kendi yanınızda uyutmayın (Bu konuyu çok kısa geçmiş yazar, başka kitaplardan takviye alınmalı bence bu kadar kolay değil çünkü malesef:)
  15. Çocuğun yeteneklerini ön plana çıkarın. Sevdikleri şeyleri anlatmasına izin verin.  (Bu daha çok öğretmenler için söylenmiş ki öğretmenler derslerde başarı gösteremeyen çocuklara bu şekilde başarılı olma hissini tattırsınlar diye:)
  16. Mümkünse 3 yaşına kadar kreşe göndermeyin. (Bu da benim işime geliyor tabii çalışmadığım için pişmanlık duygusunu bastırmak için:)
  17. Sorunları çocuğunuzla beraber çözün.
          Kitapta yer alan iki sözle bitireyim:
              Çocuklar oyunla eğitilmelidir çünkü oyun çocuğun doğal bir etkinliğidir. 
    İbn-i Sina
    Çocuğuna gerçek servet bırakmak isteyen, ona iyi dinlemeyi öğretir.
    Publilus Syrus



    Elizabeth Pantley'nin kitabı daha önce Seyyaf'ın Annesi tarafından özetlenmişti ben de ondan görüp okumuştum zaten, unutmuşum. Sonradan sitesinde gezerken görünce hatırladım. Buradan ona tekrar teşekkür ediyorum:) Okumak isteyenler için: http://seyyafinannesi.wordpress.com/2011/06/02/cocugunuzla-isbirligi-yapabilme/

    Yaşasın Yine Kar Yağıyor:)


    Bebişimle karı seyrettik saatlerce pencereden. 
    En sonunda dayanamadım; bebişimin de kara değmesini, karı yüzünde hissetmesini istedim:) Sarındık giyindik çıktık işte. Tabii ki çok az durduk:) Eşim sağolsun resim bile çektirtmedi ancak iki tane çekebildik. Bebişim de çok sevdi karı. Kapkarlı bir günde doğdu ne de olsa:)
     

    Ant'ın Birinci Ayı ve Göğüs Ucu Çatlakları:)

              Ant'ın 1. ayındaki gelişmelerini çok hatırlamıyorum desem yalan olmaz çünkü 1. ay emzirme sorunuyla geçti. Her emzirmede bebişim ağladı, ben ağladım. Hatta o da ben de emzirmeye başlamadan ağlamaya başlıyorduk:) Çünkü göğüs uçlarım çatlamıştı, her emzirdiğimde kanıyordu ve acayip acıyordu. Allah'ım! O günleri hatırlamak bile istemiyorum. Hiç yapmak istemezdim fakat hazır mama kullanmak zorunda kaldım. Eleştirenler oldu. Bir de onlara moralim bozuldu. Olsun, pişman değilim. Çünkü bir şekilde hem acılarımı dindirerek hem de psikolojimi düzelterek bebişime mutluluk vermeliydim hüzün yerine. Böyle durumda olan arkadaşlara faydam olursa diye çatlakları gidermek için kullandıklarımı yazayım:
    1. Lansinoh (Klasik herkesin kullandığı iyi bir ilaç. Tavsiyem 1 ay önceden başlanması, ben 1 hafta önce başlamıştım sürmeye ama işe yaramadı)
    2. Havuç suyu
    3. 9-10 ayva çekirdeği üzerine biraz gülsuyu döküp jel kıvamına gelince sürüyordum.
    4. Fito (emzirmeden önce yıkanmalı)
    5. Bepanthen merhem (emzirmeden önce yıkanmalı)
    6. Zeytinyağı
    7. Novuxol (emzirmeden önce yıkanmalı)
    8. Nisavit (emzirmeden önce yıkanmalı)
    9. Silikon göğüs uçları
               Böylece nöbetleşe emzirdim bebişimi yani bir sol göğüs, bir hazır mama, bir sağ göğüs ve bu şekilde devam ederek göğüsleri tedavi etmeye çabaladım. Çabaladım diyorum çünkü doktorum sağolsun bunda da bana hiç yardımcı olmadı evet hiç! "Olur böyle, herkeste oluyor." dedi ve ilaç bile önermedi malesef. Neyse yaşasın anne, abla ve internet!
              Bu derdi yaşayan hanımlara müjde: Hiç geçmeyecek sandığım bu ıstırap 2,5 ay içinde geçti çok şükür:) Hazır mamayı da böylece bırakmış olduk:)

    13 Ocak 2012 Cuma

    Ben De Çekiliş Duyurayım:)

    http://classy-and-elegant.blogspot.com/2012/01/ocak-ayi-cekilisi.html
    Klasik ve Elegant Ocak ayı çekilişinde çanta hediye ediyor. Çantaya bayıldım o yüzden çekilişe katılmadan edemedim:) Hadi hayırlısı:) Henüz bilmediğimden linkini veremiyorum yerine adresi vereyim dedim:)

    12 Ocak 2012 Perşembe

    Doğum Günü

              2011'in Mart ayında bir sabah doktora kontrole diye gittik hastaneye fakat sevgili bebişim durması gerektiği hale gelmediğinden doktorumuz öğlen sezeryana aldı bizi. 13.45'te doğdu minik kuzu. 3950gr ve 52 cm olarak. Sabah kar azar azar yağarken akşam her yer bembeyaz olmuştu. Hatta öyle ki Ankara'ya son 10 yılın en çok karı yağmış öyle dediler haberlerde:) Kuzucum bereketiyle mi geldi nedir?:)
    2 gün karlar erimedi eve zor döndük:)
    Karı çok seven ben iki mutluluğu bir arada yaşıyordum ama karla oynayamadım ne yazık ki:( Artık büyüdük tabii:) Neyse bizim bebiş büyüyünce onunla tekrar küçülmek emelim:)

    11 Ocak 2012 Çarşamba

    MİNİK BEBEĞİME AFİYETLE

              Hatice Kübra Tongar'ın kendi bebeğine hazırladığı mamaları kaleme alarak yazdığı bu kitap, yemek yapmayı sevmeyen birisi olarak çok hoşuma gitti. İçerisinde 0-1 yaş arasına hitap eden 87 adet bebek maması tarifi var. Ama bence tarifi verilen yemekleri bebekler büyüyünce de yedirilebilir hatta büyükler bile yiyebilir. Yoğurt ve tarhana yapımına bile yer verilmiş. Benim için çok pratik olmasa da bana ilham veren ve bebeğime zevkle mama hazırlamamda etkisi olan bir kitap oldu. Ama galiba mamaları yapmaktan çok kitabı okumak hoşuma gitti ki habire okuyorum kitabı. Kitap, daha çok bebeğini hazır gıdalarla büyütmek istemeyenler için harika bir kitap olmuş bence. 
                  Kitapta, anne sütünün faydaları, ek gıdalara geçiş dönemi, bebek kahvaltıları, ara öğünleri, çorbaları, sebze püreleri, et yemekleri, içecekleri, tatlıları anlatılmış. Bir günlük örnek menüler verilmiş. Veeee organik annelik yapmak isteyenlere balkonda sebze yetiştirmek için hangi ayda hangi sebze nasıl bir saksıya ekilir, nasıl bakılır gibi bilgiler verilmiş.
              Her sayfasında "Çocuk önce sevgi ile beslenir." ibaresi yer alıyor. Daha sonra tarifin içindeki besinin faydalarından bahsediliyor ve tarif veriliyor. Ardından aşçı kıyafetleri giymiş iki küçük aşçının annelerine mesajları "Küçük aşçı diyor ki" başlığıyla yazılmış; "Anneciğim, bir yaşımdan önce bana hazırladığın tatlıları şeker yerine pekmezle tatlandırabilirsin." gibi. Sayfaların köşelerinde ise o tarifin bebeğe kaç aylıkken yedirilebileceği yazılmış. Yani kısaca sayfa yapısını da çok beğendim; rengarenk, kıpır kıpır, bilgilendirici ve şevklendirici. Başka mama tarifi kitabı var mı bilmiyorum ama bu kitabı tavsiye ederim:)