13 Mart 2012 Salı

Ant'ın Kitapları: 7:)


Koyun Russell adlı kitabı okuyunca çok sevdik ve ikincisini de almaya karar verdik: 
Koyun Russell ve Kayıp Hazine!
Birinci kitap kadar güzel hem resimleri hem hikayesi:)
Hikayesi kısaca şöyle; Koyun Russell bir gün bir hazine haritası bulur ve aşağıdaki resimde görüldüğü üzere arkadaşı Frankie ile beraber bir hazine arayıcısı yapmaya koyulur:)


Hikayenin sonunda en güzel hazinenin aile olacağına kanaat getirir:)


Arada olan olayları anlatmadım ama çocukların sevceklerinden eminim ben bile sevdim çünkü:)


İlk kitaba bir tanecik resim koyunca buna daha çok resim koymak istedim.
Bu kitap da naçizane tavsiyemdir:)

Ant'ın Kitapları: 6:)


Bayılarak okuduğumuz bir kitap; Koyun Russell:)
Tabii 3 yaş ve üzeri için yazılmış bir kitap ama biz Ant'la beraber resimlerine bakarak hikayesini de çok kısa bir şekilde anlatarak okuyoruz kitabı. Annem, ben, ablam ve kardeşim resimlere hayran olduk:)
Kitabın hikayesine gelince; Russell adlı bir koyun  bir gece uyuyamıyor ve arkadaşı kurbağa Frankie ile birlikte uyumak için yıldız saymak gibi bazı şeyler deniyor ama bir türlü uyuyamıyor. En sonunda koyun saymak aklına geliyor:)
Uyumadan önce okunabilecek bir kitap. Kesinlikle tavsiye ederim:)

12 Mart 2012 Pazartesi

Ant'ın 12. Ayı:)

 07 Şubat 2012 - 07 Mart 2012



1- Ayın başlarında yürümek için çok uğraşıyordu. İlk adımlarını geçen ay atmıştı. Bu ay artık güzel güzel yürüyor. Bütün evi yürüyerek geziyor tek başına:)
2- Kumandayı alıp televizyona doğru tutuyor ve düğmelerine basıyor:)
3- Elimden tutup götürmek istediği yere götürüyor:)
4- Biberondan su dökmeyi öğrendi, habire döküp duruyor. Bir de gelip gelip ayakalarıma döküyor. Ayaklarımı kirli mi buluyor ne?:)
5- Kaşlarımı çatıp "Yapma!" dediğim zaman yapmayı bırakıyor ama bazen oyuna çeviriyor gidip gidip yapıyor yaparken de gözlerime bakıp gülüyor:) Çok oyuncu oldu yahu:)
6- Dizüstü bilgisayarın kablosunun nereye takıldığını öğrenmiş; kabloyu bulduğunda ucunu bilgisayarın deliğine sokmaya çalışıyor:)
7- Çantanın veya minderin üstüne çıkıp ulaşamadığı şeylere uzanmayı öğrendi:)
8-  Bana doru gelirken birden yön değiştiriyor ve gülüyor; oyuncu!:)
9- Oyuncak arabasını sürerken "ınnn, ınnn" diyor:)
10- Sanki uykuları düzene giriyor gibi (mi acaba?) :)
11- Elindeki nesneyi kulağına götürüyor. Telefonla konuşmayı öğrendi kuzum:)
12- Duvara yansıyan gölgesini keşfetti, dakikalarca oynadı gölgesiyle:)
13- Koltuğun arkasına geçip saklanıyor ve birden çıkıp "be-eee (ce-eee)" diyor:)
14- Ayaklarla oynamayı çok seviyor:)
15- Artık oyuncağının düğmelerine basıp müzik çaldırabiliyor:)
16- Çocuklarla beraber olmayı çok seviyor:)
17- İlaç şişesi kapağını kapatabiliyor, arkası gelirse düzünü çevirerek kapatıyor:)
18- Kanepenin altına oyuncağı kaçınca arkasından bakıyor ve almaya çalışıyor. Alamayınca da kanepenin öbür tarafına geçip o taraftan bakıp almayı deniyor:)
19- Kutu vb. şeylerin içlerine girmeyi çok seviyor:)




25 Şubat 2012 Cumartesi

Ant'ın 11. Ayı

          (7 Ocak 2012- 7 Şubat 2012)

1- Müzik duyduğunda oynamaya başlıyor:)
2- Gösterip "Onu ver!" dediğim şeyleri veriyor:)
3- "Kitabı ver, gel okuyalım!" diyorum kitabı alıp geliyor:)
4- "Gel temiz olalım!" diyorum, gelip alt değiştirme örtüsünün üstüne yatıyor. Sonra rahat duruyor mu? Tabii ki hayır!:)
5- Keşiflere başladı, her yeri karıştırıyor:)


6- Uyku şarkımızı söylediğimde uykusu varsa geliyor:)
7- Geçen aya göre turuncu battaniyesine ilgisi azaldı:( Pijamalarını tutup uyuduğu da oluyor.
8- Kitap okuduğumuzda hep tekrar okumak isteyip bağırıyor:)
9- Kitaplarına kendi kendine bakabiliyor:)
10- Ben yanındaysam kendi kendine birkaç dakika oynayabiliyor:)
11- Bir yere tutunurken düşürdüğü nesneyi eğilip yerden alabiliyor:)
12- İç içe geçen kapları kule yapmak yerine, bizim yaptığımız kuleleri gördüğünde hızlı hızlı emekleyerek gelip anında devirmeyi pek seviyor:) Devirince de gülüyor:)
13- Oynadığı nesneyi ağzına alıp öyle emekliyor. Elinde bir şey varken emeklemek zor geliyor demek ki:)
14- Kap kacakla oynuyor:)


15- Elindeki yiyeceği bizim ağzımıza da uzatıyor:)
16- Çek bırak kamyon oyunu gibi sevdiği oyunlarda mutluluktan çıldırıyor:)
17- Elini kapının altına sıkıştırdı; koştum bana mır mır kapıyı şikayet etti, yoksa bana mı öyle geldi acep?:)
18- Uyanınca yatağın içinde yüz üstü bir oraya bir buraya yatıyor. Bir de totosunu yukarı kaldırması var uyanınca:)
19- Uykusu gelince yanağını dizime, yastığa, yere, oraya buraya koyuyor:)
20- Elini tutunduğu yerden çekip birkaç saniye ayakta durabiliyor:)
21- Oyuncağı kanepenin altına kaçtığında arkasından bakıyor; bazen elini uzatıp almaya çalışıyor:)
22- "Mem-me, mama, emme" diyor emmek istediğinde.
23- Üstünü değiştirirken "Kollarını kaldır." diyorum, kaldırıyor:)
24- Aynaya çok düşkün bu ara:)


25- Kıskançlıklar başladı; birine sarıldığımda hemen kucağıma geliyor:)
26- Bebekleri biliyor, bebek resmi görünce "Be-be!" deyip gülüyor:)
27- Sarılıyor:)
28- "Hüpp eh" deyince su vereceğimi anlıyor ve istediğini belli ediyor:)
29- "Kuzu meeeee!" diyorum, "Eeeeee" diyor:)
30- Ay sonuna doğru birkaç adım attı kendi kendine:)
31- Tek elini tutunca yürüyebiliyor çok iyi olmasa da:)

    Ant'ın Kitapları: 5:)


    İşte Ant'ın keyifle vakit geçirdiği bir kitabı daha: Orada Kim Var Miffy?
    Kapağında ve iç sayfalarında delikler var. 


    Ant bu deliklerden parmaklarını geçirmeyi çok seviyor. 


    Delikli sayfaların arkalarında kim olduğu soruluyor. 
    Tavşanların hepsinin (anne tavşan, baba tavşan, arkadaş tavşanlar) aynı olması biraz kafa karıştırıcı olabilir gibi geldi bana ama Ant'ın "Arkada" kavramını öğrenebileceğini düşünüyorum bu kitapla. Zaten oyalanabiliyor da. Oh ne âlâ:)





    10 Şubat 2012 Cuma

    Gamze Anne'ye Dua Edelim


              Az önce Deli Anne'de okudum. Gamze Anne diye bir hanımefendi çok hastaymış. A RH+ kan ve uygun ilik nakli gerekiyormuş. Bu adresten kendi yazısını okudum sonra: http://atakan310309.wordpress.com/2012/02/03/seyahate-giden-anne-gibiyim/#comment-763$
    dayanamadım ağladım ağladım hâlâ ağlıyorum. Lütfen Deli Anne'nin bu sayfasından takip edelim ve çok çok dua edelim olur mu? http://deli-anne.com/?p=7615

    6 Şubat 2012 Pazartesi

    Ant'ın Kitapları-4:)

    İşte Ant'ın çok sevdiği bir kitap daha!
    Aç Tırtıl!


    Bu kitabın reklamını, Ant altı aylıkken görmüştüm gazetede, çok övmüşlerdi kitabı. Hemen alayım dedim ekledim listeme. Sonra da internetten araştırdım; meğer ne de ünlüymüş! Blogçu anneler çok sevdiklerini yazmışlar. Hemen aldım tabii Türkçe basımı olmuşken ve daha basımı tükenmemişken:) Kitabın basımını beğenmedim karton değil bir kere:( Ant hep yırttı sayfalarını ve bebişime göre biraz büyük amaaa iyi ki almışım çünkü Ant, Aç Tırtıl'a bayılıyor:) Oyuncak kutusunun yanından emekleyerek geçerken görünce, nereye gideceğini unutup, oturup çıkarıverdiği ve okumaya(!) başladığı kitaplardan "Aç Tırtıl":) 
    (Evet, henüz bebişimin bir kütüphanesi yok, oyuncak kutusunda saklıyorum kitaplarını, inşallah oyuncak-kitap eşleştirmesi olmaz aklında:)


    Aynı şeyi oyuncaklarıyla oynarken de yapıyor. Ne kadar iyidir bilmiyorum dikkatinin dağılması açısından ama benim çok hoşuma gidiyor. Dakikalarca evirip çevirip resimlerine bakıyor yavrucuğum:)


    İstediğin kadar yırt annecim, ben sana yenisini alırım yeter ki sen oku:)

    Ant Bisikletle Tanıştı:)






    Güven Nesnesi-Turuncu Battaniye:)



    "Bir Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken" kitabında görünce çok ilginç geldi. Kitapta, "Güvenlik nesneleri/yansıtıcı nesneler" denen, çocuğun beraber olmaktan mutluluk duyduğu ve daha da önemlisi kendini güvende hissettiği nesnelerin olabileceğinden bahsediliyor. "Güven oyuncağı" olarak biliyordum ben bunu zaten. Ama beni asıl sevindiren, bunların daha çok battaniye olduğunun söylenmesi:) Ne zamandır bebişim uyurken turuncu battaniyesini tutarak uyuyor. Üstüne onu örtmezsem başını kaldırıp onu arıyor ve bulunca da tutup geri yatıyor ve ben onu üstüne örtmek zorunda kalıyorum:) Bunun, bilimsel olarak söylenmesi mi bu kadar hoşuma giden bimiyorum. Belki de her çocuğun yaptığı şeyi yapması oğluşumun, normal bir çocuk olduğu kanaati mi uyandırdı bende acep?:)


    Ayrıca çocukların battaniyeyi güven nesnesi olarak seçmeleri, battaniyelerin yumuşak dokusunun annenin dokunuşunu andırmasıymış:) Ama orada bebek, güven nesnesiyle 15 aylıkken bağ kurar diye yazıyordu bizimki biraz erken başlamış:)  


    İyi güzel hoşuma da gitti de; ben battaniyesinden vazgeçsin diye dua ediyorum; nooolur başka bir oyuncağa güven duysun. Yoksa, yazın kocaman ve sıcak tutan bir battaniyeyle dolaşmak zorunda kalacağım:)

    (Bu arada biz de her şeyi aslanlı mı almışız ne, hep aslan her yer:)

    5 Şubat 2012 Pazar

    Bir Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken


     

            "Bir Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken" kitabı, bebişim 10 aylıkken bulduğuma çok sevindiğim bir kitap. Bulmama sebep olan Seyyaf'ın Annesi'ne de buradan teşekkürlerimi sunarım efendim:)

            Kitap, Amerika'nın en ünlü aile dergisi olduğu söylenen "Parents" dergisinin editörleri ve Teri Crawford Jones tarafından hazırlanmış. Kitapta dokuz bölüm var. Her bölümde ağırlıklı olarak bir yaşındaki çocuğun duygu, zeka ve kişilik gelişimi ve benlik duygusundan bahsediliyor. Bunun yanı sıra çocuğun gelişim aşamaları, konuşmaya başlaması ve buna teşvik edici faaliyetler, ebeveynle olan çatışmaları, gelişimine yardımcı olacak stratejiler, oyunlar anlatılmış. Ayrıca, "Ben Olmak Nasıl Bir Şey?" başlığı altında çocuğun ağzından kendi hislerinin anlatılması, çocuğun duygularına faklı bir boyuttan bakılmasını ve anlaşılmasını sağlıyor. "Söyleyin/Söylemeyin" başlıklı yerlerde çocuğun bir durumunda neler söylemenin doğru/çocuğun gelişimine katkı sağlayacak, kendine olan güvenini zedelemeyecek olduğu, neler söylemenin ise yanlış/çocuğun gelişimine zarar verecek olduğu yazılmış kısa ve pratik bilgiler bulunuyor. 
           Kitabın bir bölümünde bir yaşındaki çocuklardaki huy çeşitleri (uyumlu, geç uyum sağlayan, özel ilgi isteyen ve aktif çocuklar) konu edinilmiş ve bu huylardaki çocuklara nasıl davranılırsa yardımcı olunabileceği paylaşılmış. Başka bir bölümde çocuğun ağır hareket becerilerini, duyma-koku alma gibi duyularını geliştirmesi için yaptırılabilecek hem çocuk hem ebeveyn için çok eğlenceli faaliyetler önerilmiş. Diğer bir yerde, müzik yoluyla, fiziksel yolla, uzamsal yolla öğrenme gibi çocukların öğrenme tarzları anlatılmış. Kendi kendine oynamayı öğretme aşamaları verilmiş. Duygusal gelişim aşamaları, öfke nöbetleri(kısa değinilmiş bence, 4 sayfa, bu konu önemli çünkü), kıskançlık, korkuları ve bunlarla başa çıkma yöntemleri sıralanmış.
              
             Ben bu kitabı çok beğendim. Sanırım bu yıl boyunca -başka bir alternatif bulmazsam- başucu kitabım olacak. Çevirisi ve imla kurallarına uyumu da -benim gibi anlatım bozuklukları ve ayrı yazılması gereken "de" ve "ki" lere takık biri olarak- takdire şayan bence. Çevirmen ve yayınevini tebrik ediyorum. Velhasıl, serinin devamı "İki Yaşındaki Çocuğunuz Büyürken" adlı kitabı da almaya karar verdim.

               Kitaptan öğrendiklerim:)
    1. Evinizi güvenli şekilde düzenleyin.
    2. Sabırlı olun.
    3. Çocuğun ilgisi konuşma ve oyuncaklarına odaklanmışsa yürümesi gecikebilir. (Normal) (Tam tersi de olabilir.)
    4. Dünyayı keşfetmeyi onunla birlikte yapabilirseniz bu evreyi daha hoş ve rahat geçirebilirsiniz.
    5. Oyun oynarken onu yönlendirin sadece, sakın hükmetmeye kalkmayın.
    6. Sınır koymada (kural koyma) tereddüt etmeyin çünkü çocuğunuz sınırların ona sağlayacağı güvene ihtiyaç duyar.
    7. Günlük düzenli alışkanlıklar edinin/edindirin. Bu onun kendini güvende hissetmesini sağlar.
    8. Havaya sabun köpükleri üfleme gibi oyunlar oynanabilir.
    9. "Ba" hecesini üst üste tekrarlarsa "Baba dedin!"  diyerek onu kutlayın. Bu onun konuşmasına yardımcı olur.
    10. Tekerlemeler söyleyin, hem eğlenir hem de rahatlar.
    11. Çocuğunuz sizi kitap okurken görsün.
    12. Başka bir çocukla oynarken bu zamanı bir saatle sınırlandırın (1 yaş çocuk için). Fazlası onu rahatsız eder.
    13. Başka bir çocukla oynarken oyuncaklarını değiştirmeleri için ısrar etmeyin. Sadece birbirlerine zarar vermeleri olasılığına karşı tetikte olun.
    14. 13-15. aylarda uzuvlarını bilir ve sorulduğunda göstermekten zevk alır.
    15. Çok yakınındaki insanların dış görünüşlerindeki değişiklikler onu mutsuz edebilir. Bu yüzden değişiklik yapılırken seyretmesine izin verilebilir. (Beni makyajlı gördüğünde çok ağlamıştı o yüzden artık hep yanında yapıyorum:)
    16. Bedenindeki her şeyin önemli olduğuna inanır ve onlardan ayrılmak istemez (tırnak, saç, tuvaletleri gibi) (tuvalet eğitiminde de bu his çok önemli sanırım:).
    17. Duygularını tanımasını sağlayın.
    18. Şefkat gösterdiklerinde onları övün.
    19. Diğer çocuklarla karşılaştırmayın çocuğunuzu.
    20. Çocuğa doğal gelen ama size doğal gelmeyen bir şey yaptığında onu utandırmayın. Toplum içinde ve yalnızken nasıl davranılması gerektiğini sabırlı ve nazik bir şekilde açıklayarak öğretin.
    21. El ve parmak koordinasyonunu geliştirmek için değişik faaliyetler yaptırın; su doldurup boşaltma, yırtma, bir kaba nesneler koyma gibi. (kitapta var).
    22. 15 aylıkken boya kalemleriyle tanıştırılabilirsiniz.
    23. İç içe geçen kutular, kalın kalemler, kil, elbiselerini giydirip çıkartabileceeği büyük bebekler, toplar ve iple çekilen tren (denge) gibi oyuncaklar fizksel gelişimine katkı sağlar.
    24. Bu yaşında çocuk kendine göre bir neden-sonuç ilişkisi kurar ve sorun çözme becerileri geliştirir. Bunun için bazı şeyleri kendi kendine bulmasına izin verin.
    25. Taklit etmeye başlar.
    26. Çocuğa yüksek sesle düzenli olarak kitap okuyun.
    27. Üstüne su döktüğünde azarlamak yerine suyun neden döküldüğünü anlatın vs.
    28. Deneyler yapması için onu cesaretlendirin.
    29. 2 yaşına doğru renkleri (hepsini değil) anlamaya başlayabilir.
    30. Televizyon seyrettirmeyin. Çok seyrettirmek isterseniz en fazla yarım saat televizyon seyrettirin! (1 yaş çocuk)
    31. Duygularınızı ona açıklayın.
    32. Onu anladığınızı onun hislerini dile getirerek ifade edin.
              Daha yazmak istediğim çok şey vardı ama bu kadarı yetsin. Fazlası için kitabı almanızı tavsiye ederim; kesinlikle pişman olmazsınız. Yani kısaca bu kitabı alırsanız çocuğunuzu daha fazla anlamaya başlayacaksınız:)
             

      4 Şubat 2012 Cumartesi

      Ant'ın Kitapları: 3:)

      Neşeli Saklambaç Harrr Harrr!
      Bir Dolap Kitap'ta "Neşeli Saklambaç Bip Bip!" adlı kitabı görmüştüm taşıtları gösteren. Bizde taşıtlarla ilgili kitap olduğundan ben bunu almak istedim. 


      Gelelim kitabın özelliklerine:
      Kitap, 5 yapraklı. Her yaprağında bir bebek, oyuncak bir hayvanını kaybediyor. Okurdan da kapakçıkların altına bakıp oyuncak hayvanın bulunması isteniyor.


      Ayrıca, ışığa duyarlı sansörle çalışıyor ve oyuncak hayvan resminin üstündeki kapakçık açılınca küçük bir delikten sensör ışığı algılıyor ve altındaki hayvana ait sesi çıkıyor:)


      Ant, kitabı ilk gördüğünde korkuyla karışık bir merakla kucağıma geldi. Ben sayfaları açtıkça zevk, heyecan ve ardından ne gelecek korkusuyla gülücükle karışık çığlıklar kopardı ve omzuma kadar tırmandı:) Onu öyle görmek çok güzeldi benim için. Bir daha da yapmadı öyle zaten. Önce omzumdan bağdaşıma inerek baktı; sonra kendisi yanına kadar gitmeyi başardı; en sonunda da eline almaya başladı alıştı gitti...
      Kitabın sevmediğim yanlarını söyleyeyim:
      Birincisi, resimlerin oyuncak olması; ben gerçeklerini tercih ederdim. İkincisi; oyuncak fil hiç file benzemiyor; biz ayı zannettik:) Üçüncüsü ise, bulunması gereken oyuncak hayvanların kapakçık boyutları bebek elinin açabileceği boyuttan büyük olduğundan bebişim kapakçıkları açmakta zorlanıyor ve bu yüzden kapakçıklar kı(v)rıldı.
      Biraz oyuncak gibi ama kitap gibi sayfaları açılabildiğinden kitap okuduğunu düşündürtür mü ki acaba bilemiyorum. İnşallah amacına ulaşmıştır:) En azından biraz büyüdüğünde hayvancıkları taklit eder diye bir beklentim var:)

      1 Şubat 2012 Çarşamba

      Ant'ın Kitapları-2:)

      İşte bebişimin en popüler kitabı:) 


      Daha Ant doğmadan almıştım bu kitabı, hem de 1 TL'ye! Şimdi diyorum keşke bütün seriyi alsaydım çünkü şu anda internette 5TL'ye satılıyor hem de %50 indirimle o da bütün seriyi alana! Aldığım yerde de kalmamış:(
      Ne yapalım, kısmet. Biz de elimizdekiyle yetiniyoruz artık:)
      Kitabımız kalın kartondan. 10 sayfası var ve Tonton adlı bir fil arkadaşımız, kuş olan arkadaşıyla kendi yaptıkları taşıt resimlerini sergiliyorlar. Resimler basit ve iki boyutlu çizilmiş ama renkler ve kalite tam bir yaş ve altına uygun olmuş bence. Ant, oturup kendi kendine de sayfalarını çevirebiliyor ve bundan çok keyif alıyor. Beraber okuduğumuzda da tekrar tekrar okutturuyor:) Okumayınca yüzünü buruşturup kendi kendine şikayetleniyor bazen de bağırıyor ciyak ciyak:) Sonra bakıyor ki annesinden fayda yok, alıp elimden kendisi bakmaya devam ediyor:)
      Biz sevdik, tavsiye ederiz:)

      26 Ocak 2012 Perşembe

      Kedicik-Fare Oyunu:)

      "Bak oğluşum sana fare!" dedim bi sevindi sormayın:)
      Hemen farenin arkasından hızlı hızlı emeklemeye başladı.



       "Hadi yakala yakala!" dedikçe çığlıklar gülmeler:)


       Arada takılıp düşmeler:)
      Amaaa vazgeçmek yok, kalkıp tekrar emeklemeler...


      Ha gayret, şimdi yakalayacaksın!


      Aferin sanaaa! İşte bu kadaaar:)
      Fareyi sevdik:)

      24 Ocak 2012 Salı

      Kar Yağıyor Çöllere

      ...
      Kar yağıyor çöllere, çınladı dudaklarım
      Gözlerin gökyüzüdür, köle âzâd edilsin
      Bir kez, bir kerecik, bir defacık, bir kez ölmene diyet, ölümü yasaklarım
      Bana hain deme can, sen ihanet değilsin
      Kardanadam öpermiş çöllerin dudağını...*
        ...

      Üniversite yıllarımda bir gece yarısı radyoda dinlemiştim bu şiiri şairinden ve son iki kıtasını ezberleyivermiştim o an.  Bu aralar her kar yağdığında hep bu son dörtlük(beşlik?) geliyor aklıma ve tabii öğrencilik günlerim. Ve işte yine kar yağıyor. Ne kadar da değişiyor insan büyüyünce anne olunca, yaşarken anlaşılıyor. O zaman neler hissederdim bu şiirlerle şimdi neler hissediyorum. O zamanlar daha bi deli dolu daha bi çılgın, daha çabuk alevleniveren, daha bi isyankâr biriyken, şimdi... 
      Heeeeyy gidi gençlik:)

      Ayrıca merak edenler için ezberlediğim sondan ikinci dörtlük de ilginçtir ki annelikle ilgiliydi şöyleydi:
       
      Annesi olduğun gün yetim kaldı dalgalar
      Hürriyeti kalbine mahkum olmak sanırdım
      Her belanın kalbi aşk, kalbimde bir bela var
      Gözlerimin rengini kaldırımlara kırdım
      Annesi olduğun gün yetim kaldı dalgalar...

      Acaba bana bir şey mi demek istemiş şair taa o zamanlarda?:)

      * Serdar Tuncer

      23 Ocak 2012 Pazartesi

      Ant'ın Kitapları-1:)

      İlk kitabımız kumaş ve müzikli. Bu kitabı bebişim daha doğmadan almıştım.


      Üstünde köpekli çıngırağının olması güzel. Şimdi 10 aylık ilgisini çekmiyor çıngırak ama daha küçükken seviyordu bebişim:)

      5 yapraklı bir kitap. Belirli bir hikayesi yok sadece resimler ve değişik kumaşlardan yapılmış kapakçıklar var. 
      Kapakçıkları açınca altlarından resimler çıkıyor:)


       Dokunma duyusu için güzel. Doğduğundan beri dokunduruyorum işe yarıyor mu bilemiyorum tabi, kitaplarda böyle yapılması gerektiğini okumuştum dokunma duyusunun gelişmesi için. 
      Ant'ın doğumundan beri okuyoruz yani resimlerini göstererek isimlerini söylüyorum resimlerin. Hikaye anlatamıyorum ben:)
      Yalnız bebek kitaplarının doğdukları zaman siyah-beyaz olması gerekiyormuş heralde o zaman sadece siyah-beyaz görebiliyorlar diye ve de bu kitabın resimleri fazla bu da diğer dezavantajı. Yani bir sayfada tek resmin olması bebekler için daha iyiymiş.
      Olsun kitabı şu anda beğenerek okuyoruz biz ve müziğini çalıp oynuyoruz bebişimle beraber:) Daha ne olsun:)

      20 Ocak 2012 Cuma

      Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum



               En son bitirdiğim kitap; Waldorf Yöntemiyle Çocuğumu Büyütüyorum - 0-7 Yaş Çocuk Eğitimi, Barbara J. Patterson ve Pamela Bradley, Kaknüs Yay., İstanbul, 2011, 159 sayfa.
      Kitap güzeldi, dili akıcı. Fakat illa da alınıp okunmalı diyebileceğim bir kitap değil Elizabeth Pantley'nin "Çocuğunuzla İşbirliği Yapın" kitabı gibi... Ayrıca Waldorf Yöntemi, Montessori Eğitimi'ne çok benziyor.
                 Kitapta, düzenli olmaktan çok bahsedilmiş; 5 duyu yerine 12 duyu olduğu, oyuncak bebek yapımı ayrıntılarıyla anlatılmış.
                  
                   Anne-babaların seminerlerde sordukları sorularına cevap verilmiş. Bir Dolap Kitap'ta çok tartışılan masallar konusunda, masalların hiç değiştirilmeden anlatılması gerektiğini savunuyor diye de belirtmek istedim. 

                    Kitapta Kafama Yatanlar:
      1. Çocuklar düzeni severlermiş o yüzden evde düzen şart. Çocuğun hangi gün ne yapılacağını bilmesi ona rahatlık verirmiş. Ama günlerin isimlerini aklında tutamazmış. O yüzden günlere "çamaşır günü, oyun günü, anneanneye gitme günü, kek yapma günü" gibi isimler verip buna uygun davranırsak çocukların kafası karışmaz ve kendilerini güvende hissederlermiş. Gün içindeki rutin işler de hakeza öyle; uyku öncesi aynı saatte banyo yaptırmak çocuğun uykusunun gelmesini sağlarmış mesela. Ayrıca yıl içinde değişen mevsimleri mevsimsel aktivitelerle (sonbaharda konserve yapmak, elma mevsiminde elma toplamak gibi) vurgulamak evdeki düzene mevsimsel bir düzen katarmış. Bayramlar vs. özel günleri kutlamak da çocuklara özel olayların düzenli olarak tekrarlandığı konusunda güven verirmiş. Her mevsim doğadan toplanan farklı materyallerle yapılan doğa masası çocuklara mevsim değişikliklerini öğretirmiş.
      2. Çocuklar gördüklerini ve duyduklarını taklit ederlermiş. Çocukların yanında düzgün konuşmalıymışız ki o da düzgün konuşmayı öğrensin; düzgün davranmalıymışız ki o da öyle davransın.
      3. Çocuğun "Hayır!" deyip inatlaşma döneminde (3-5 yaş) onunla inatlaşmamalı, yapılacak işi tekerlemelerle ve esprilerle onunla beraber yapmalıymışız.
      4. Çocuğun soru sorma döneminde (3-5 yaş) ona doğru ve onun anlayabileceği cevaplar vermeliymişiz. Mesela "Dışarısı neden karanlık?" diye sorduğunda dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylemek yerine "Güneş şimdi uyuyor, uyandığında aydınlık olacak." denilebilirmiş.
      5. İşlerinizi çocuklarımızla beraber yapmalı, o işi yapması zorsa mekanımızı bizimle paylaşmasını sağlamalıymışız. Çocuğumuz yanımızda oynamayı daha çok severmiş çünkü.
      6. Oyun, sağlıklı bir çocuğun yaşam kaynağıdır. Basit bir bez bebek ve aslına uygun oyuncak hayvanlar bu iş için seçilebilirmiş.
      7. Çok fazla oyuncak çocuğu sıkabilir, onu doyumsuz yapabilirmiş. Bu yüzden oyuncakların hepsini vermek yerine birkaç tanesini vermek onlardan sıkılınca eskileri kaldırıp yenilerini vermek daha iyiymiş.
      8. Çocuğumuzun oynaması için mutfakta güvenli bir dolabı güvenli mutfak eşyalarıyla doldurabilirmişiz.
      9. Yürüme dönemindeki çocuk için doldurma ve boşaltma oyunları iyiymiş ve büyüme süreci ve metabolizmasının gelişmesiyle ilgiliymiş.
      10. Oyuncakları ayırmak ve gruplandırmak için kullanılan sepetler ve raflar odayı bir sonraki oyun için hazır hale getirirler, estetik görünürler ve çocuğun odayı toplu görmesini sağlarlarmış.
      11. Çocuğumuzun oyuncaklarını beraber toplamalıymışız ki çocuk bunun zor olmadığını anlasınmış.
      12. 4 temel element olan toprak, su, hava ve ateş (Cem Yılmaz'a göre tahta:) elementleriyle anne-baba gözetiminde oynamak çocukları doğal yaşama bağlarmış.
      13. Çocuklar televizyondan hayali oyunlar ortaya koyamaz sadece taklit edebilirlermiş. Onun yerine doğal eşyalarla hayalî oyunlar kurmalarını sağlayabilirmişiz.
      14. Oyuncak bebekler az detaylı olmalı mümkünse yüzü çizilmemeliymiş (yani yüz hatları gözler, burun vs olmayacak), çocuklar hayalindeki hisse göre bebeğin yüzünü hayalinde canlandırmalıymış.
      15. Çocuklara uyku arkadaşı gerekliymiş. (Blogçu Anne'nin çocuğunun güven oyuncağı Mumu'su gibi:)
      16. Çocukla beraber oynanmalı fakat çocuğun oyununa müdahale edilmemeliymiş. Müdahale edilirse kendine güvenini kazanamazmış.
      17. Denge duyusunu geliştirmek için denge tahtasında veya parmak uçlarında yürümek gibi oyunlar oynanmalıymış.
      18. "Paltonu asabilir misin?" sorusu  yerine sihirli kelime olan "Yapabilirsin"le her şeyi yaptırabilirmişiz çocuklara "Şimdi paltonu asabilirsin!" gibi. Çünkü "Yapabilir misin?" deyince "Hayır!" deme ihtimali ortaya çıkıyormuş.
      19. Arkadaşlarını ısıran bir çocuğa havuç vs. verip yanımıza oturtup "Havucu ısırıyoruz, arkadaşlarımızı değil!" diyebilirmişiz.  Aynı şekilde tükürüyorsa banyoya götürüp ancak banyoda tükürülebileceğini, banyoda istediği kadar tükürmesini söyleyebilirmişiz. Ayrıca şiddete meyilli çocuklara yaptırılabilecek en iyi şey bahçe işleriyle uğraştırmakmış. Bu ve benzeri hareketlerine karşı geliştirilen yöntemlere "İyileştirici eylemler" deniyor kitapta.
                 Ne dersiniz? Montessori Eğitimi'ne benziyor değil mi?

      18 Ocak 2012 Çarşamba

      Ant'ın 10. Ayı:)

      İşte 10. Aydan Gelişmeler: 
      1.Ellerinin ve dizlerinin üzerinde emekleme pozisyonunda durmaya çalışıyor.
      2.Artık eşyaları koyduğum yerden alabiliyor. Önceden kaybolduklarını zannediyordu. Mesela Bepahthen’i çantaya koyuyorum gidip çantadan çıkarıyor.
      3.El sallamayı öğrendi. "El salla" deyince sallıyor ama sağa sola değil de yukarı aşağı:)
      4.Sabahları uyanınca kendi kendine oyun oynayabiliyor 10 dk kadar. Ben de biraz daha gözümü kapalı tutabiliyorum çok şükür:)
      5.Artık özgür olmak istiyor. Beni beklemeden odadan antreye çıktı. Ama arkasından gitmediğimi görünce geri döndü:)
      6.Ertesi gün salona kadar gitti:)
      7.Sehpaların altlarına bayılıyor. Oradan alınca bas bas bağırıyor.
      8.Elinden yemeği (pestili) alınınca ciyak ciyak bağırıyor(Bu, bas bas bağırmaktan daha üst seviyede:)
      9.İki üst ön dişleri çıkmaya başladı (İki ön üst dişlerinin yanlarındaki iki diş 2 ay önce çıkmıştı:) Allah’a şükür bu sefer hastalanmadan çıkardı.
      10.Dışarı giderken giydirdiğim tulumunu tanıyor, “Dışarı gidiyoruz hadi gel.” deyip yere koyduğumda hemen geliyor. Dışarı çıkacağımızı anlıyor kerata:)
      11.Pencereden dışarıyı seyretmeyi çok seviyor.
      12. Elektrik süpürgesine bayılıyor:)
       
      13. Artık kanepeye tutunup ayağa kalkabiliyor.
      14.Her yere korkusuzca gitmeye başladı alıştırmalardan sonra, baktı bir şey gelmiyor başına ben olmadığımda da:) (Benim yanında olduğumu bilmiyor tabii:)
      15. “Ver” dediğimde eğer vermek isterse elindekini bana veriyor.
      16. Artık emekleyebiliyor.
      17.Top oynamayı çok seviyor.
      18. Numaradan gülüp ağlıyor:)
      19. En çok dediği şey: Beb-beeeey.
      20. Kendi kendine oynarken bağırıyor ve kendi kendine sesler çıkarıyor.
      21. Bir yere tutunup yürüyebiliyor. (Sıralıyor yani)
      22. Müzik çalınca oynuyor.
      23.Aslanları tanıyor.
      24.Kitap okumayı çok seviyor kuzucum:)

      16 Ocak 2012 Pazartesi

      Aslan Sevgisi

      Yavrucuğuma 9 aylıkken bu kitabı almıştım. Her gün okuyorduk beraber. Ben de okurken hep "kaaaaav" diye aslan taklidi yapmaya çalışıyordum. Elimi de aslan ağzı gibi açıp kapatıyordum "kaaaav" derken.

      Bir gün annemlerdeyiz, yerde oynuyor bizim kuzu baktım "kaaaav, kaaaav" deyip duruyor el de yukarıdan aşağıya doğru kalkıp iniyor. Annemle bir baktık ki bebişimin önünde yeğenlerimin oyuncak kübü:)

      Gerçekten çok şaşırdık bir o kadar da sevindik hatta daha fazla:) Bebişim artık tanıyor ve bağlantı kurabiliyor:)
      Artık her aslan gördüğünde "kaaaav" demeye başlıyor yavrucuğum. Biz de onunla beraber evde "kaaaaav"layan tipler olduk:)

      15 Ocak 2012 Pazar

      Çocuk Eğitimi El Kitabı

                Hamile kaldıktan sonra okuduğum ilk kitap eğitim kitabı Haluk Yavuzer'in yazmış olduğu Çocuk Eğitimi El Kitabı'ydı. Daha önce de çocuk gelişimi kitapları okumuştum ama ders geçmek amacıyla olduğundan bu kadar ilgilenmiyordum tabii. Kitabı çok beğendim. Kısa fakat öz yazılmış. 2yaş ile gençlik yaşlarına kadar olan geniş bir yaş dilimi ele alınmış.Yani her konu anlatılmamış sadece genel olarak bazı konulara değinilmiş. Anne babaları gruplandırmış(baskıcı, Yazarın kendisinin de ifade ettiği gibi, daha çok anne babaların sıklıkla yapıyor oldukları pedagojik hatalardan yola çıkılarak, uygulamadaki yanlışlar doğrularla beraber resimler eşliğinde verilmiş. Bu da kitabın zevkle okunmasını sağlamış. Mesela aşağıdaki resimlerde anne, TV seyretmeden önce pijamalarını giymeleri gerektiği konusunda anlaştıklarını çocuklara uzuuun uzun ve kızarak anlatıyor. Burada, Haluk Yavuzer annenin kısa cümle kurması gerektiğini yeri geldiğinde bir kelimenin çocuklarda uzun konuşmalardan çok daha fazla etkili olacağını söylüyor. Nitekim buradaki çocuk anneye kulağını tıkamış görüldüğü gibi.Allah bilir duymamak için bağırıyorlardır da:)
                      Elizabeth Pantley "Çocuğunuzla İşbirliği Yapın" kitabında bu olaya "ebeveyn sağırlığı" diyerek açıklık getiriyor yani çocuk artık ebeveynini duymaz, duysa da umursamaz anlamına geldiğini söylüyor. Zaten iki kitap birbirine oldukça benziyor. Elizabeth Pantley'in kitabı biraz daha kapsamlı. Onu da daha sonra yazmayı düşünüyorum.*

                          Buradaki resimde ise anne tek kelimeyle olayı hallediyor:)
                       Her bölüm başında, bir düşünürün çocuk eğitimiyle ilgili bir sözüne yer verilmiş. Konulara uygun vaka örnekleri dikkat çekici. Ayrıca bölüm sonlarında "Öneriler" başlığı altında bölümün bir özeti yer alıyor.
                          
                           Benim bu kitaptan öğrendiklerim:
      1. Sabırlı olun.
      2. Çocuğunuza ve kişiliğine saygı duyun. O da bir birey unutmayın.
      3. Çocuğunuzu aktif olarak dinleyin.
      4. Çocuğunuza duygularını ifade etmeyi öğretin.
      5. "Sen" mesajı yerine "ben" mesajı verin. Yani eleştiri ifadeleri kullanmak yerine kendi duygularınızdan bahsedin. 
      6. Olumlu düşünün, kendinizi sevin, mutlu olun ve mutlu olmayı öğretin.
      7. Çocuğunuzu sevdiğinizi belli edin, onu okşayın, öpün, ona onu çok sevdiğinizi söyleyin.
      8. Ceza yerine başka alternatifler bulun.(Mola yöntemi olabilir. Sinirlendiği zaman siniri yatışana kadar odasına göndermek gibi.
      9. Görmek istediğiniz davranışları sergileyin.
      10. Çocuğu takdir edin.
      11. Yaşına göre sorumluluklar verin. Kendine güvensin diye.
      12. Çocukların sorularına kısa fakat gerçek-doğru cevaplar verin.
      13. Çocukları yemek yemek için zorlamayın; asla bağırmayın ve dövmeyin yemek yemiyor diye ters teper.
      14. Uyku düzenine alıştırın, kendi yanınızda uyutmayın (Bu konuyu çok kısa geçmiş yazar, başka kitaplardan takviye alınmalı bence bu kadar kolay değil çünkü malesef:)
      15. Çocuğun yeteneklerini ön plana çıkarın. Sevdikleri şeyleri anlatmasına izin verin.  (Bu daha çok öğretmenler için söylenmiş ki öğretmenler derslerde başarı gösteremeyen çocuklara bu şekilde başarılı olma hissini tattırsınlar diye:)
      16. Mümkünse 3 yaşına kadar kreşe göndermeyin. (Bu da benim işime geliyor tabii çalışmadığım için pişmanlık duygusunu bastırmak için:)
      17. Sorunları çocuğunuzla beraber çözün.
                Kitapta yer alan iki sözle bitireyim:
                  Çocuklar oyunla eğitilmelidir çünkü oyun çocuğun doğal bir etkinliğidir. 
        İbn-i Sina
        Çocuğuna gerçek servet bırakmak isteyen, ona iyi dinlemeyi öğretir.
        Publilus Syrus



        Elizabeth Pantley'nin kitabı daha önce Seyyaf'ın Annesi tarafından özetlenmişti ben de ondan görüp okumuştum zaten, unutmuşum. Sonradan sitesinde gezerken görünce hatırladım. Buradan ona tekrar teşekkür ediyorum:) Okumak isteyenler için: http://seyyafinannesi.wordpress.com/2011/06/02/cocugunuzla-isbirligi-yapabilme/

        Yaşasın Yine Kar Yağıyor:)


        Bebişimle karı seyrettik saatlerce pencereden. 
        En sonunda dayanamadım; bebişimin de kara değmesini, karı yüzünde hissetmesini istedim:) Sarındık giyindik çıktık işte. Tabii ki çok az durduk:) Eşim sağolsun resim bile çektirtmedi ancak iki tane çekebildik. Bebişim de çok sevdi karı. Kapkarlı bir günde doğdu ne de olsa:)